Pages

29.02.2008

Süper Baba





(gitar_ist62' ye teşekkür ederiz :) )

Stratovarius Destiny

Lord of the Rings - Stratovarius: Destiny



Şarkıyı beğendiyseniz ve indirmek isterseniz TIKLAYIN.



DESTİNY
The times are changing so fast
Zaman çok hızlı değişiyor

I wonder how long it lasts
Ne kadar uzadığına şaşıyorum

The clock is ticking, time is running out
Saatin tik-takları , zaman tükeniyor

The hatred fills the Earth
Kin, dünyayı dolduruyor

And for what is worth
Buna değer mi

We're in the end before we know
Biliyorum biz sonun başlangıcındayız

Throughout the years
Yıllar boyunca

I have struggled to find the answer that
Bu sorunun cevabını bulmaya çabaladım

I never knew
Asla öğrenemedim

It struck me like a million lightnings
O, bir milyon şimşek gibi bana vurdu

And here I am telling to you
Ve ben burdayım, size söylüyorum

Every second of day it is coming your way
Günün her saniyesinde senin yoluna geliyor

Future unknown is here to stay
Bilinmeyen gelecek orada duruyor

Got to open your mind
Aklını kullan

Or you will be lead to astray
Yoksa yanlış yollara sapacaksın

There's a time to live
Yaşamak için bir zaman, var

There's a time to die
Ölmek için bir zaman�

But no one can't escape the Destiny
Fakat hiç kimse, kaderden kaçamaz

Look all these things we've done
Yaptığımız bütün bu şeylere bir bakın;

Under the buirning Sun
Güneşin altında

Is this the way to carry on?
Bu yolda devam mı?

So take a look at yourself
Kendinize bir bakın

And tell me what do you see
Ve bana ne gördüğünüzü söyleyin

A wolf in clothes of a lamb?
Kuzu kılığındaki bir kurt mu?

Throughout the years
Yıllar boyunca

I have struggled to find the answer that
Bu sorunun cevabını bulmaya çabaladım

I never knew
Asla öğrenemedim

It struck me like a million lightnings
O, bir milyon şimşek gibi bana vurdu

And here I am telling to you
Ve ben burdayım, size söylüyorum

Every second of day it is coming your way
Günün her saniyesinde senin yoluna geliyorum

Future unknown is here to stay
Bilinmeyen gelecek orada duruyor

Got to open your mind
Aklını kullan

Or you will be lead to astray
Yoksa yanlış yollara sapacaksın

There's a time to live
Yaşamak için bir zaman var

There's a time to die
Ölmek için bir zaman�

But no one can't escape the Destiny
Fakat hiç kimse, kaderden kaçamaz

Let your spirit free
Ruhunu özgür bırak

Through Window if your mind
Akıl pencerenden geçirerek

Unchain your Soul from hate
Ruhunu nefretten arındır

All you need is Faith
Tüm ihtiyacın olan; inancın

I control my Life
Ben hayatımı kontrol ederim

I am the One
Ben buyum

You control your Life
Sen de hayatını kontrol edersin

But don't forget your Destiny...
Fakat kaderini de unutma�

It's time to say goodbye
Artık elveda deme zamanı

I know it will make you cry
Biliyorum ağlayacaksın

You make your Destiny
Kaderini kendin çiz

I know you'll find the way
Biliyorum; bir yolunu bulacaksın

And outside Sun is bright
Ve güneşten daha parlak

The things will be alright
Başka şeyler de olacak

I will be back one day to you
Bir gün sana geri döneceğim

So please wait for ME
Lütfen bekle beni�

Forever Autumn


lake of tears'den çok güzel bir şarkı hem de müthiş görüntüler eşliğinde. Dinlemenizi öneririm.




Forever Autumn Lyrics


So the season of the fall begins
Down the crossroads in a sleepy little inn
By the fire when the sun goes down

But the night becomes you
And the secrets of the rain

Forever autumn

And the season of the fall begins
Out the nightlands when the thunderstorm sets in
The secrets clear in the cloudy night

But the night becomes you
And the secrets of the ra n they will stay the same
And the time will come soon
With the secrets of the rain and the storm again

Coming closer every day, forever autumn

And the season of the fall begins
Past the pass ngbell past willow s weeping
A ripple forms on the brinks of time

But the night becomes you
And the secrets of the rain, they will stay the same
And the time will come soon
With the secrets of the rain and the storm again

Coming closer every day forever autumn

Goleh Pamchal

Yeni günde kulaklarımda goleh pamchal. Büyülü bir şarkı gibi 
sadece dinliyorum. Sonra gözümü kapatıp bir daha dinliyorum. 
Dinliyorum. Dinliyorum....




(hani korkarsın açmaya bir şarkıyı..
hissettireceklerini düşünürsün...
e yine yandı canın...
"olan oldu açayım bir kere daha !" dersin...
başlar ...
15 piyano notasının arkasından başlar büyülü parmaklar fotoğrafları tek tek göstermeye...
aır çekim bir film başlar kafanda...
ağır çekim çünkü geçmek bilmedi zaman...
sırtladıkların hafiflemeye başlar notaların büyüsüyle...
bir isyan vardır, sanki söyle(ye)mediklerini tek tek bağırıyormuşsun gibi...
sanki zamanı geriye alıyormuşsun gibi...
sanki geçiyormuş gibi...
birden çaresizlik belirir kapıda...
arkasından bir isyan daha gelir sonra, hafiflemiş sırtına hepsi birden düşüverir...
yüzüstü yattığın yerde, yeri yumruklamaya gücün vardır sadece...
"göz yaşlarım gelse de bir rahatlasam" dersiniz, ama onlar bile terk etmiştir sizi...
kızardınız ya kendinize ağlıyorum diye...
küstürdünüz o taneleri de şimdi...
paylaşırken tatlı gelen şeyler, şimdi nasıl da acı !
gülümseten ortak noktalar nasıl da acıtıyor !
göremedikleriniz ve göremeyecekleriniz,
hissetmedikleriniz ve hissedemeyecekleriniz,
bildiğinizi sandığınız, bilemeyecekleriniz...
ruhumu daraltyor...ağır geliyor...
kendinize geç kalmışlığınız henüz çok erken... !
kendinize kalmışlığınız cok erken...
kemanın bu kadar inlemesi odamın içinde, beynimi meşgul etmesi cok erken... !
)

http://antieksi.com/goleh%20pamchal.html

Günün sözü







Her zaman en karanlık yer lambanın altıdır.





Bir Aşk Söyleminden Parçalar


"Aşık mıyım? - Evet beklediğime göre."Öteki asla beklemez. Bazı bazı beklemeyen kişiyi oynamak isterim;başka bir yerde oyalanmayı ,geç gelmeyi denerim ama her zaman yenilirim bu oyunda ;ne yaparsam yapayım boşuna, tam zamanında, hatta saatinden önce orada olurum. Aşığın kaçınılmaz kimliği yalnızca budur: Ben bekleyenim.


(Roland Barthes-
Bir aşk söyleminden Parçalar)

27.02.2008

Fado

19. yüzyıldan günümüze kadar uzanmış bir Portekiz halk müziğidir.Fado, Portekiz dilinde kader ya da alın yazısı anlamına geliyor. Fado'nun kökenini; ekmek paralarını kazanmak için açık denizlere giden ancak çoğunlukla evlerine sağ olarak dönemeyen Portekizli denizcilere eşlerinin ya da sevdiklerinin yaktığı ağıtlar oluşturuyor. İşte bu yüzden kökeninde acı ve özlem duygusu var Fado'nun. Ölüme ve ayrılığa duyulan bir isyan var.
Zamanla gelişen ve kendi kimliğini kazanan Fado'nun orjinal biçimine kavuşmasında Afrika, Arap ve İber yarımadası müziklerinin de büyük bir etkisi olmuş. İlk Fado kayıtları, 1910’lu yıllarda Lizbon'da yapılmaya başlanmış ve bu kayıtlar Fado müziğinin tüm dünyada yaygınlaşması ve tanınması yolunda önemli bir adım olmuş. Klasik Fado dediğimiz tür; Klasik gitar ve 12 telli Portekiz gitarı eşliğinde yorumlanıyor. Ancak günümüzde Fado icracıları daha farklı enstrumanlardan da yararlanıyorlar.
Fado şarkılarını okuyan solistlere "Fadista" deniliyor. Gelmiş geçmiş Fadistaların en ünlüsü ve en ustası ise hiç kuşkusuz Amalia Rodrigues'dir. Adı neredeyse bir efsane haline gelen Amalia Rodrigues, Fado denildiğinde akla ilk gelen kişi. Onun dışında Dulce Pontes, Mariza, Christina Branco ve Mafalda Arnauth'da önemli Fado yorumcuları olarak tanınmaktalar.
Tüm zamanların en ünlü fado şarkıcısı hiç şüphesiz Amalia Rodrigues'tir.
(Edith Piaf nasıl Fransa'nun sembolü olduysa Amalia 'da Portekiz'in sembolüdür. 'Portekiz'İn Sesi' ona yakıştırılmıştır. 
Hep siyahlar giyerek sahneye çıkmıştır.
Her türlü acıyı ifade edebilen inanılmaz güzellikte, berraklıkta mezzosoprano bir sesi vardır.
Bu müzikle tanışmak ve  Fado'nun kraliçesi Amalia Rodrigues'i dinlemekisterseniz(daha önce fado dinlemediyseniz 
mutlaka dinleyin. Beğeneceğinize eminim.)   
aşağıdaki linke tıklayarak  onun şarkı kayıtlarını izleyebilirsiniz

http://www.youtube.com/results?search_query=Amalia+Rodrigues&search=Search









24.02.2008

Cristina Ortiz 25 Subatta Lütfi Kırdar'da!




Ünlü piyanist Cristina Ortiz, İstanbul Resitalleri için Türkiye'ye
geliyor.

25 Şubat Pazartesi akşamı saat sekizde Lütfi Kırdar Büyük
Salonda sahneye çıkacak olan
Cristina Ortiz, Chopin ve Debussy'nin eserlerini seslendirecek. Ortiz,
bugüne kadar yaptığı
34 albüm ve düyanın sayılı konser salonlarındaki resitalleri ve
büyük orkestraları ile verdiği
konserlerle tanınıyor.

Brezilyalılığının kültürel geleneği çerçevesinde tutkulu
ataklığı ve bu özelliklerini
sarmalayan duygusallığı, Cristina Ortiz'in müzik üretiminin odak
noktasını oluşturuyor. 25
yılı aşan konser piyanistliği ve albüm kayıtları, Cristina
Ortiz'i dünyanın dört bir yanındaki
müzikseverlere kopartılamaz bağlar ile bağlıyor...

Ortiz, dünyanın en ünlü şefleri Vladimir Ashkenazy, Neeme Järvi,
Mariss Jansons, David
Zinman, en saygıdeğer orkestraları Berlin Philharmonic , Cleveland,
Chicago Symphony,
Vienna Philharmonic, Czech Philharmonic, Philharmonia, Amsterdams
Concertgebouw ve
Philadelphia orkestraları ile çalışmalarını sürdürüyor.

Biletler
http://www.biletix.com/event.htm?id=HIR05
Biletix Satış Noktaları
ve
Biletix Çağrı Merkezi 0216 556 9800

Ortiz piyanosundan kısa alıntılar ve ayrıntılı bilgi
http://www.istanbulresitalleri.com

Saygılarımızla,

İSTANBUL RESİTALLERİ

Program

CLAUDE DEBUSSY
(1862-1918)

Bergamasque Süiti (17)

Prélude
Menuet
Le clair de lune
Passepied

Deux Arabesques (9)

Estampes (16)

Pagodes
La soirée dans Grenade
Jardins sous la pluie

ARA

FRYDERIK FRANCISZEK CHOPIN
(1810-1849)

Üç Noktürn

Op. 27, No.1, Do diyez minör (6)
Op. 27, No.2, Re bemol majör (6)
Op.48, No.1, Do minör (7)


Dört Etüd

Op. 25 No.1, La bemol Majör: Allegro sostenuto (Eolyan Arp) (3)
Op. 25 No.5, Mi Minör: Vivace (Yanlış Nota) (4)
Op. 25 - No.7, Do Diyez Minör: Lento (Çello) (6)
Op. 25 - No.12, Do Minör: Allegro molto e con fuoco (Okyanus) (3)

23.02.2008

NAZIM HİKMET 'TEN bir anekdot


NAZIM HİKMET VE SANAT
Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gündenetim yaptıktan sonra müdüre:
"- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?" der.
Nazım'i odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı
tepeden tırnağa süzer ve:"-Demek Nazım Hikmet sensin", der. Nazım'a
oturması için yer göstermez.Kısa bir konuşma sonrası, "gidebilirsiniz"
der.Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:"-Ömer Hayyam
adını duydunuz mu?" diye sorar. Müfettiş hemen atılır:"-Kim bilmez ki
Hayyam'ı" Nazım:"-Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?" diye sorar.
Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür, "Görüyorsunuz, sanatçıyı
anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya
anımsayacak, ama dönemin Adalet Bakanını ve
sizi kimse anımsamayacak" der
ve çıkar. Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama
Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur, asla geri dönmez. Sahi, o dönemin
Adalet Bakanı kimdi???



20.02.2008

Bir Anne Kedinin Günlüğü'nden .. .


Bu yazıyı
bir öğretmen arkadaşıma hayvanlar kulübüyle ilgili belge ararken www.haykod.org sitesinde gördüm. Çok etkileyici bir yazı. Blogumda yayınlamam gerek diye düşündüm. Bu yazıyı haykoda yollayan Ece Bilgin'e çok teşekkür ediyorum...

"Bu gün yine açız evlatlarım, karnımızı doyurmak için önce benim bir şeyler bulup yemem gerekiyor..

Ama sizler henüz öylesine küçük ve korumasızsınız ki !

Çöpler içinde yemek artıkları bulmak da son günlerde alabildiğine zorlaştı nedense..

İnsanlar varsıllaştıkça çöplerine daha az artık bırakır oldu.

Sonra kulak misafiri oldum konuşmalarına.

Balkonlarından her akşam mama atıp bizleri besleyen o iyi yürekli insanlar, varlığımızı fazla görüp katlimizi isteyenlerce korkutulup saf dışı edilmiş ..



Sizleri bırakıp uzaklara gitmem gerekli , belli ki başka türlü beslenemeyecek, kuru memelerimle daha fazla oyalanamayacaksınız artık."

-Çok değil birkaç gün sonra-

"Yorgunluğuma değdi doğrusu, epey uzaklaştım sizlerden ama, bulduğum bir iki kuru kemikle memelerime nasıl da süt geldi..

Bekleyin yavrucuklarım az kaldı, birazdan yanınızdayım. Şu işlek, beni hep korkutan bu caddeyi de aştım mıydı !

Bakın nasıl da saldıracaksınız süt dolu memelerime..

Sakın kavga etmek yok, hepinize yetecek kadar var ak sütüm, günler süren açlığınıza artık son.

Gözlerimin önündesiniz işte; tekirim, karam, kırçıllım, en kıymetlim ortancam.

Mırıltılarınız, sıcaklıklarınız, yumuşaklığınız, bir ömür emzirmeye razıyım sizi, bir ömür..

Ah! ama işte oldu.. Olmasından hep korktuğum..

İşte o korktuğum an,

Ah o acı! giden canımın ne önemi var,

Neden daha hızlı daha atik olamadım ki,

Vücudumu ikiye bölen kalın tekerin altında, nasıl kaldım ki ?

Şimdi yattığım yerden, bu soğuk ıslak yapış yapış asfalttan birtürlü kalkamıyorum işte .

Ah yavrucuklarım ah, ne kadarda ufaksınız siz !"

Son bir kez daha çağırdı onları sesinin ulaşmayacağını bile bile umutsuzca:

"Gelin kuzucuklarım işte size ılık sütüm. Annenizin ak sütü, helal olsun !"

Bir tek, evlerinin arka bahçelerinde kedileri beslemeleri yasaklanan iki duyarlı yürek, iki kız kardeş fark etti o siyahlı beyazlı anne kedinin katılaşmış cesedini yolun kenarında..

Onu bekleyen günlerdir aç, kurumuş memelerini kanatırcasına sömüren dört küçük, gözleri açılmadık yavru ..

Onu, ANNELERİNİ !

Daha fazla beklemeyeceklerdi,

En çok bir iki gün sonra onlar da onun yanına , bir daha artık hiç ayrılmayacakları hep birlikte olacakları ,

Hep tok, hep mutlu kalacakları diyarlara kanatlanıp, uçup gideceklerdi.

Yukarıdaki yazı sokaklarda yürürken gözünüze takılıveren, kiminizin tiksintiyle, kiminizin umursamazlıkla, belki de hemen başınızı çevirip görmezden gelmeye çalıştığınız kediciklerden birinin, ölmeden hemen birkaç gün önceki günlüğünden bir kesit..( ya da ölmüş bir anne kedinin ‘evrak-ı metruke' sidir) .

http://emnyi.8.forumer.com/viewtopic.php?p=15#15

18.02.2008

Üç kez gömülen Haydn


Haydn üç kez gömülen ilk ve tek bilinen bestecidir.Nasıl mı ?
31 mayıs 1809' da ölen Haydn st. stephen katedralinde yapılan devlet töreninin ardından (ki Mozart'ın requiem'i eşliğinde yapılmıştır) devlet başkanlarının mezarlığı olan Hundsthurmer'e gömüldü. Ancak vasiyetinde Eisenstadt'taki Esterhazy prensleri cenaze şapeline gömülmek istediği yazdığından ve o sırada fransız işgali sebebiyle siyasi gerginlik olduğundan ancak 1820'de isteği yerine getirebildi ve Viyana'daki mezarı açıldı.Ancak tabuttan bestecinin kafası çıkmadı. Adli tıp kafasının öldükten hemen sonra kesilmiş olduğunu doğruladı. Haydn'ın kafatası kişinin ruhsal yetenekleri ile kafatası ölçüleri arasında bir bağ olduğuna inanan ve kafatası koleksiyonu olan Viyanalı Johann Nepomuk Peter'da çıktı.Peter, Esterhazy ailesine gerçekten ileri yaşta ölmüş bir erkeğin kafatasını verince bunun Haydn'a ait olduğu düşünüldü ve besteci için yeniden bir cenaze merasimi düzenlendi.

Ancak her şey bununla bitmedi. Peter ölmeden önce gerçek Haydn'ın kafatasının o olmadığını iddia etti ve yerini itiraf etti. Bu kafatası elden ele dolaştı ve sonunda Viyana'da "society of music" derneğinin oldu. Yerel hükümetin baskısı üzerine dernek kafatasını iade etti ve 5 haziran 1954'te haydn'ın vücudu 145 yıl sonra başına yeniden kavuştu.
Bu açıdan Haydn üç kez gömülen ilk ve tek bilinen bestecidir.

17.02.2008

Emin İgüs_Bu Dünya Bir Pencere_

Göçmen kuşlar gibiyiz, onlar üzerinden geçtikleri, şehir midir, dağ mı göl mü, dere mi, bilmez, bilemez... Geçip gittiğimiz bu dünyanın ne olduğunu biz, göçmen kuşlar gibi göremeyiz, bilemeyiz. Şehirler, ırmaklar, göller.. kuşlar için bir pencere, bu dünya bizim için bir pencere, bu dünya bir pencere, her gelen bakar gider..



Dereler akar gider
Taşları yıkar gider
Bu dünya bir pencere
Her gelen bakar gider

Dere akar bulanık
Köpüğünden alalık
Ha bu ışıklı dünya
Oldu bize karanlık

Gidelim değirmene
Öğütelim unları
Güneşe çevirelim
Bu karanlık günleri






Emin İgüs'ü tanımayıp kimdir diye merak edenler olabilir? Onlar için kısa bilgi verelim

Emin İgüs, Ezginin Günlüğü grubunun kurucularındandır. Opera eğitimi almış ve müzik çalışmalarını Ruhi Su Dostlar Korosu'nda devam ettirmiştir. Ezginin Günlüğü'nün Seni Düşünmek, Alagözlü Yar, Bahçedeki Sandal ve Ölüdeniz adlı albümlerinde vokalist ve besteci olarak yer almıştır. 1992'de gruptan ayrıldıktan sonra çalışmalarını solo olarak yürütmüş ve 2002 yılında Bu Dünya Bir Pencere adlı bir albüm çıkarmıştır. Berrak sesi ve türküleri özgün yorumuyla dinleyenlerin hayranlığını kazanmıştır. Halen çalışmalarını Nazım Hikmet Kültür Merkezi Müzik Topluluğu bünyesinde sürdürmektedir.





1-Deryalar 8:47
2-Keklik Idim Vurdular 4:19
3-Üç Telli Turnam 3:58
4-Yıldız Dağı 8:41
5-Bu Dünya Bir Pencere 7:30
6-Keten Gömlek Filfili 3:39
7-Ağlama Yar Ağlama 7:14
8-Gam Elinden 4:55

TIKLAYIN.

http://emnyi.8.forumer.com/viewtopic.php?t=10

Blogumuzda yayınlanan bu mp3 ler tanıtım amaçlıdır.Lütfen 24 saat içinde siliniz.

16.02.2008

STUDİO SENKRON

STUDİO SENKRON Bayrampaşa Tel : 0 535 391 95 62

Amatör ruhların profesyonel projelerle buluşma fırsatı geldimi dersiniz !!! Güzel şarkılar profesyonel atmosferde kayıt edilmeli. Eğer birgün hayallerinizi gerçekleştirmek isterseniz buralarda olucaz. Başarılar.. Atakan KARA

http://www.herkesdinlesin.com/studio_sound


Değerli arkadaşım başarılarının devamını diliyorum. Yolun açık olsun.
Ati'den Sensizde Yaşanıyor'u dinlemenizi tavsiye ediyorum.Mutlaka dinleyin :)

Erovizyon Şarkımız




YARIŞMA  2008

İlk Yarı Finale (20.05.2008) Katılacak Ülkeler:
Karadağ, Finlandiya, Yunanistan, İrlanda, Polonya, Bosna Hersek, Estonya, Hollanda, Romanya, Moldovya, San Marino, Slovenya, Norveç, Belçika, Andorra, Ermenistan, Azerbaycan ve Rusya.

İkinci Yarı Finale (22.05.2008) Katılacak Ülkeler:
Türkiye, Hırvatistan, Danimarka, Bulgaristan, Portekiz, Ukrayna, İsviçre, FYR Makedonya, İzlanda, Kıbrıs Rum Kesimi, Letonya, Beyaz Rusya, Macaristan, Arnavutluk, İsveç, Litvanya, Gürcistan, Çek Cumhuriyeti ve Malta.

Finale (24.05.2008) Doğrudan Katılacak Ülkeler:
Fransa, Almanya, Sırbistan, İspanya ve İngiltere.

Yarı finaller sonrası 20 ülke finale kalacak, doğrudan finale katılan ülkelerle birlikte finalist sayısı 25 olacak.

Yarışmayla ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler
erovizyonun resmi sitesini inceleyebilirsiniz.


http://www.trt.com.tr/eurovision2008/anasayfa.aspx

NTV Radyo'da Robert Schild ile Kurt Weill üzerine, 2. Bölüm 16 Şubat Cumartesi

Tunçel Gülsoy'un müzik dostlarına haberi  var :)
16.02.2008 Cumartesi günü 15:10'da
kaçırılmaması gereken program. Dinlemenizi öneririm .


Sevgili Müzik Dostlarım,

Bu hafta bir kere daha radyo programımın konuğu sevgili arkadaşım Dr.Robert Schild olacak.

Tekrar belirtmek istiyorum, Robert Bey tıp doktoru değil, uluslar arası ticaret konusunda doktora yapmış bir iş adamı. İstanbul'da yaşayan bir Türk vatandaşı ve kolayca tahmin edebileceğiniz gibi gerçek bir aydın insan. Tiyatro eleştirmenliği yapıyor, "Tiyatro Tiyatro" dergisinin ve Shalom Gazetesinin sürekli yazarlarından birisi.

Robert bey ile radyoda oturunca onun hazırladığı zengin içeriği tek bir programa sığdıramayacağımızı anladık. Ben kendi arşivimden Libarece'nin 5 değişik tarzda yorumladığı Mack The Knife'ı müzik listesine ilave ettim, böylece iki farklı program hazırladık. Çocukluğumda Dormen Tiyatrosunda izlediğim Üç Kuruşluk Opera müzikalinin bu melodisi benim jazz tutkumun da bir başlangıcı olmuştu, Libarece'yi çalarak Brecht ve Weill ikilisine şükranlarımı iletmek istedim. Bu parçayı özellikle dinlemenizi isterim.



Bakın bu hafta menümüzde neler var:



1- Marianne Faithfull / 20. Century Blues

Mon ami/My Friend

2- Dee Dee Bridgewater / This is New

This is New

3- Rhode Scott+Kenny Clarke / CD: Jazz in Paris

Speak Low

4- Noga and Quartet / Kurt Weill Jazz Songs

I'm a stranger here myself

5- Lotte Lenya / CD: Berlin and American Theatre Songs

Gren up time

6- Liberace / More Mack the Knife

Mack the Knife





16 Şubat Cumartesi günü saat 15.10 da kulağınız NTV Radyo'da olsun.

Hepinize güzel bir Sevgililer Günü dilerim, sakın sevdiklerinizi ihmal etmeyin.



Tunçel Gülsoy (0532 216 25 99)



NTV Radyonun web sitesine girerek bu programı internet üzerinden de dinleyebilirsiniz:

http://www.ntvmsnbc .com/ntv/ ntvradyo/ default.asp



Her türlü eleştirileriniz ve önerileriniz için lütfen bizi arayın:

gokcan.yanik@ ntv.com.tr
tuncelgulsoy@ gmail.com

15.02.2008

CİHAT AŞKIN, SÜREYYA OPERASINDA SAHNEYE ÇIKIYOR.

Ünlü keman sanatçımız Cihat Aşkın, 17 Şubat 2008 Pazar günü saat 18.00 de
düzenlenecek olan bir resitalde Anadolu yakası müzikseverlerinin karşısına
bu kez Süreyya Operası'nda çıkıyor. Bilindiği gibi eski Süreyya sineması
geçtiğimiz dönemde 80 yıl aradan sonra eski kimliği ile "Süreyya Operası"
adıyla yeniden perdelerini açmıştı. 1924 yılında yapılan ancak sinema
olarak kullanılan binanın iç dekorasyonu ile oldukça ilginç bir tarihsel
zenginliğe sahip olan binada Kadıköy Belediyesi klasik müzik etkinlikleri
düzenliyor.

Cihat Aşkın'ın uzun bir aradan sonra klasik bir resital ile İstanbul
seyircisinin karşısına çıkacağı mekan ve program kadar Aşkın'a eşlik eden
genç piyanist Can Okan'da gecenin sürpriz bir ismi. Henüz 22 yaşında olan
yetenekli genç piyanist Can Okan halen piyano ve orkestra şefliği tahsili
alıyor ve Aşkın'ın desteklediği genç yeteneklerden sadece bir tanesi.

Konser programında şu eserler yer alıyor: Berlioz Reverie et Caprice,
Beethoven Sonat No.9 'Kreutzer', Beriot Scene de ballet op.100, Bloch
Nigun, Beethoven-Reuter Rondo, Sarasate Malaguena & Habanera , Dinicu Hora
Martisorului

Ayrıntılı bilgi:
Tuba GÜLEN
+90 533 601 3343
infaskin@gmail. com

Süreyya Operası Bilet satış:
Tel: (216) 346 15 31 / 3 hat ( gişe dahilisi: 120)

13.02.2008

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ - Orkestra Giriş Sınavı Duyurusu

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ
ANADOLU SENFONİ ORKESTRASI
GİRİŞ SINAVI

İnönü Üniversitesi Senfoni Orkestrası'na sınavla Yaylı Çalgılar alanında (Keman, Viyola, Viyolonsel, Kontrbas) ve Nefesli sazlar Flüt (2), Obua (2), Klarinet (2), Fagot (2), Korno (2), Trompet (2) ve vurmalı çalgılar Timpani (1) dallarında orkestra elemanı alınacaktır.

Orkestra seçme sınavı 17 Şubat 2008 tarihinde saat 14.00'de, Malatya - İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Binası, Ahmet Adnan SAYGUN Konser Salonu'nda yapılacaktır.

Sınavda adayların:
Bir etüt,
Bir sonat bölümü veya bir konçerto bölümü,
Bir özgün başlıklı eser seslendirmeleri gerekmektedir. Ayrıca, adaylara 3 değişik dönemden orkestra partisi deşifreleri yaptırılacaktır.
Eşlikli eser çalacak olan adayların, eşlikçilerini kendilerinin sağlaması gerekmektedir.
Not: Adaylar eşlikçi bulamamışlar ise, bu gerekçe onların sınava girmesi açısından bir engel oluşturmayacaktır.

Başvuracak adayların, sınavdan önce özgeçmişlerini ve sınavda çalacakları parçaların programlarını konservatuvar@inonu.edu.tr e-mail adresine göndermeleri gerekmektedir.

Başvuru süresi 14 Şubat 2008 Perşembe günü sonunda bitmektedir.

Daha fazla bilgi için TIKLAYIN.

Bir kadın orkestra şefinin başarısı

Doğan HIZLAN'dan ;
ŞİŞLİ Senfoni Orkestrası’nın başarılı kadın şefi Será Tokay, yurtdışında da başarılı konserler veriyor.

Ben onun yönettiği orkestrayı dinledim, şefliği konusunda da bilgim var.

Önce bu orkestranın doğuş serüvenini yazmalı.

Eski Kültür Bakanı İstemihan Talay, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’e belediyenin bir senfoni orkestrası kurmasını öneriyor.

Mustafa Sarıgül de, Será Tokay’ın Mozaik dergisinin şubat sayısında (Mozaik, Fevrier 2008) İpek Bilecen’in sorularını yanıtlarken belirttiği gibi, "Kendisi, bir kadın şefin orkestrasının başında olmasını bu ülkede láikliğin bir garantisi olarak görüyordu."

Kimdir Será Tokay?

Şişli Senfoni Orkestrası’nın genel müzik yönetmeni ve sürekli şefi olan Tokay, İstanbul’da doğdu, mimar bir ailenin kızı. Yüksek müzik eğitimini Paris’te Fransız hükümetinin kendisine verdiği piyano bursu ile sürdürdü, yönetim anlayışı, zamanımızın en yetenekli, genç şeflerinden Vsevold Polonsky’nin yalın Rus okulu anlayışının izlerini taşır.

Sorbonne’da felsefe okudu, fenomonoloji doktorası yaptı.

* * *

STRASBOURG’da Erasmus Salonu’ndaki konserden sonra, Server Tanilli şöyle yazmıştı:

"Daha önce uzun yıllar boyunca çok orkestra şefi gördüm. Será Tokay’ı da orkestrasıyla bütünleşmenin nadir örneklerinden biri olarak hatırlayacağız."

Tokay yine Mozaik dergisindeki konuşmasında, orkestrayı nasıl kurduğunu anlatıyor, orkestradaki elemanlar üzerine bilgiler veriyor ve "solist karakteri olan bir orkestra" tanımını yapıyor.

Tokay, Profesör L. Fadiga ile özgün bir çalışmayı gerçekleştiriyor: Şef ve orkestra elemanları arasındaki gizemli ilişkinin karşılıklı bağlantısını aydınlatmak.

Şişli Senfoni Orkestrası’nın unutulmaz konserlerinden biri de, Cumhuriyet Gazetesi başyazarı Nadir Nadi Anısına, AKM’de Mozart’ın doğumunun 250. yıldönümü için verilen konserdi.

Türkiye’de çok sesli müziğin yaygınlaşması için, belediyelerin, üniversitelerin, konservatuvarların, kurumların orkestra kurmaları gerekir.

Özellikle genç bir kadın şefin, başarısını yurtdışında da göstermesi, Türkiye için ayrı bir övünç kaynağıdır.

* * *

SANIRIM, orkestranın nisan ayında vereceği konser müzikseverleri tatmin edecektir.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/8173961.asp?yazarid=4&gid=61&sz=93656

9.02.2008

BİRÇOK İNSAN GİBİ SENİ DE YALNIZCA YÜREĞİMDE YAŞATMAK ZORUNDAYIM...

       Günaydın demek isterdim sevinçle. Günaydın demek isterdim tüm kalbimle. İçimdeki korkuyu atmak isterdim.
        Ne kadar güvenmeliyim sana , ne kadar inanmalıyım sana...



 -Yazmak tek arkadaşımdı. Bunu kimse elimden almamalı.     Allahaısmarladık diyoruz ve 
ayrılıyoruz. Ben geceye bir adım kala, herşey değişecek diye beklemiştim.

      Oysa ağzımızdan tek sözcük çıkmayacaktır. Hiçbir şeyi anlatamayacağız. Anlam bir bakışta, sesin bir tınısında ,bir gülümseyişte ya da engellenmiş gözyaşlarını çağrıştıran kahkahada belirip yitecek, içimizdeki bütün zenginlikler , bütün insanca duygular ; dönmeyecek misin? Dönmeyecek misin ?


   BİRÇOK İNSAN GİBİ SENİ DE YALNIZCA YÜREĞİMDE
YAŞATMAK ZORUNDAYIM...


ÖMRÜMCE ARKADAŞIM KALACAKSIN

       
           Yazmak neden yalnızca yıkım getirdi?Kalbimizi açtığımız için mi? Ve o kurşunkalemle yazılmış mektup beni neden bir yara gibi acıtıp duruyor: "Söylüyorum gözünde bir saadet ışığı gördüğüm zaman insanoğlunda...Ömrümce arkadaşım kalacaksın. " Burdan gerisi belli değil.
        Hiçbirşey belli değildi zaten. Belli değildi. Sevmekle başlayan her şey sonunda acıya dönüşecek,sonunda kirli,savruk,paramparça,eriyip dağılmış,öylece artık 
bir daha onarılmamak üzere bırakıp gittiğimiz o kadar çok sevgi, o kadar çok aşk, arkadaşlık...
Yine uğultuyla esiyor rüzgar, yine akşamüzeri,yine rüzgardan da kötü sessizlik çığlığı. Ben bir başıma bu satırları yazıyorum; yarın da !
         Bilmediğim ve artık arama gücünü yitirdiğim bir insan için . Bildiğim bütün insanlar için. Senin için işte,yalnız ve yine senin için.

 
          Ben yine ayağı yanık kedi gibi...yalnızlık gibi...insanlar arasında bir soytarı...-gidiyorum. Dönmeyeceksin. Beni yazmaya iten başka neydi? Seninle konuşamadıklarımız...yüzlerce kez konuşup da hep ıssızlığa sürüklediğimiz her şey...bunlardı , sen de okurdun-bunları da okuyacak mısın?
         Ama durduramadığım bir şey var. Elimde değil. Benden ok gibi fırlayıp yazdığım her şeye sindi. Senin için mi? Bana bitmez gibi geliyordu. Kendi ayrılıklarımız hep seninle son bulmuştu. Öyle zamanlar olmuştu ki, sığınabildiğim tek kirlenmemişlik buydu: yazmak! Bunu kimse elimden almamalıydı.
           Bundan sonra ayrı, apayrı, her gece kendi kendime söz vererek;artık bir daha aramam, kimseyi ,hiç kimseyi aramam. Bir intihar gibi düşünmüştüm;öyle de oldu. Yazdığım herşeyden tiksindim sonunda. Hala orada, o büyük,uçsuz bucaksız denizin önünde mi duruyorsun? Evinin penceresinden uçakların ışıkları geçiyor mu?
         Başka bir yarında, gerçekten "yarın"diyebileceğimiz o günde başka bir hayatta onarabilir miydik? Yıkık saraylardan, bakımsız,korulardan, çay içilen lüks mekanlardan geçip giderken şu soğuk sonbahar günü,deniz kıyısında,başka hiçbir şey özlemeyere,azıcık kararmış  akşamda 
bundan sonrasını-ne korkunç:bundan sonrasını...-bildiler de böyle mi korkardı nazilerden? Artık kimse yok. Hiçkimse beni beklemiyor. Dün gece gördüğüm rüya,ötekilerden de müthişti:Annemin mezarını kazıyordum, onu toprak altında,ürkünç toprak altında canlı bulacağıma inandığmdan.
      Bütün bu zehirleri içmek için sebep neydi? Birkaç kırık dökük sözle ayrılabilceğimizi, ben asla düşünmemiştim. Ama belki de hep böyle oldu.
     Alt'ı çizilmiş satırlar, ne zaman, nerede,niçin,alt'ı çizilmiş satırlar. Ben çizmişim.Yeşil mürekkeple ;mürekkep solmuş.
    


    "ÖMRÜMCE ARKADAŞIM KALACAKSIN"
     "BUNU ANLATMAYA SANA GELDİM . NE DERSİN?


Elimde olan kitaptan beğendiğim bir bölümü sizin de okumanızı istedim. Gerçi bu kitapta size yazacağım daha çok şey var .  O kadar güzel dile getirmiş ki düşünce ve duyarlılığı Selim İleri.Hayran kalmamak elde değil. Elden bırakılmayacak bir kitap.SELİM İLERİ -DÜŞÜNCE VE DUYARLILIK-
Not: Bundan sonra okudğum kitaplardan beğendiğim bölümleri sizlerle paylaşmaya devam edecem
.


İNGİLİZCE İPUÇLARI

* İPUCU 1 *
The Problem: Bottom ve Summit'in karıştırılması..
The Tip: Bottom => Anlamı: alt, aşağı Summit => Anlamı : üst, yukarı Bu iki kelime çokça karıştırılır. Çözümüm şu:Summit "S" harfiyle başlar ve alfabede "B" harfinden daha üsttedir. Böylece Summit'in üst olduğunu anlarız.

* İPUCU 2 *
The Problem: Lend ve Borrow'un karıştırılması..
The Tip: Bildiğiniz gibi bu iki fiil cümle içinde kullanıldığında, özellikle de konuşma esnasında karıştırılır. Çözümüm şu: **Lend (Okunuşu lEnd) :ödünç vErmEk (Türkçesinde E harfi var) **Borrow (okunuşu bArrow) :ödünç AlmAk (Türkçesinde A harfi var)

* İPUCU 3 *
The Problem: Making sure you are using the right article.
The Tip: put: "that" instead of "the" as in ; give me the book=give me that book"any" instead of "a/an" as in; give me a book =give me any bookof course here "any" is used for its turkish equivalent "herhangi bir"

* İPUCU 4 *
The Problem: Much ve Many kelimeleri bazen karıştırılır. Hangisi Uncountable hangisi countable?
The Tip: mUCh=> UC= UnCountable MUCH kelimesinin içindeki UC, bize bunun uncountable olduğunu anlatır.

* İPUCU 5 *
The Problem: İngilizcede ayları sayarken genelde sonda kalan 4 ayın sıralaması karıştırılır.
The Tip: Bu son 4 ayın Baş harfleri alındığında ortaya şöyle bir formül çıkar.. (S)eptember, (O)ctober,(N)ovember,(D)ecember sadece baş harfleri düşünürsek: SON-D olur.. Bu aylar sonda olduğu için SON-D formülüyle güzel bir çağrışım oluşturur...

* İPUCU 6 *
The Problem: Hangi isimlerin sonunda çoğul halde iken eklenen ((s) veya (es)) , (iz) olarak telaffuz edilir?Örneğin: bells=(bel'z), oranges =(orinc'iz), books=(buks)
The Tip: İsimler çoğul halde iken ve (k), (p), (t), (f ) harfleri ile biten bütün kelimeler (s) olarak telaffuz edilir. Örneğin: lamps = (lamps),books=(buks)Geri kalan isimler her zaman (z veya iz) olarak telaffuz edilir.Örneğin: rooms=(ruum'z), dogs=(dogz)

* İPUCU 7 *

The Problem: Smell ve Taste fiilleri
The Tip: Bilindiği gibi taste ve smell fiilleri bazı durumlarda state verb (yani -ing takısı almayan veya 'continuous tense' ler de kullanılamayan) fillerdir. Bunlar için kendi geliştirdiğimiz bir formül:These flowers smell beautiful.I am smelling fresh air.Cümlelerini düşünelim; Yardımcı fiil ve Smell fiilini cümleden kaldırıp yerine " to be" fiilinin uygun halini yerleştirelim. sonuçta şunu elde ederiz;These flowers are beautiful.I am fresh air.Görüldüğü gibi 2. cümle oldukça anlamsızdır. İşte "to be" fiili kullandığımız da eğer ortaya çıkan yeni cümle anlamlıysa; bu cümlede smell ve taste fiilleri "-ing" takısı alamaz yani continuous bir tense te kullanılamaz.

* İPUCU 8 *
The Problem: İngilizcede cümle dizilişi nasıldır?
The Tip: İngilizce cümle dizilişini SVOPT olarak formüle etmenin teknik olarak kolaylık sağlayacağını düşünüyorum. Siz ne dersiniz?...SVOPT = SUBJECT(ÖZNE) + VERB(FİİL) + OBJECT(NESNE) + PLACE(YER) + TIME(ZAMAN).

* İPUCU 9 *
The Problem: Neden home kelimesinin başına the gelmez?go home. come home
The Tip: Çünkü home = the house demek olduğu için.

* İPUCU 10 *
The Problem: Neden otobüsler için 'on', otomobiller için 'in' kullanılıyor?Get on the bus. Get in the car.
The Tip: 'On' otobüs ve tren gibi üzerinde dik olarak ayakta durabileceğimiz ve yürüyebileceğiniz araçlar için kullanılıyor. 'In' ise içine eğilerek girebileceğiniz ve dik duramayacağınız otomobiller için kullanılıyor. İpucunun bu olduğuna inanıyorum.



* İPUCU 11 *
The Problem: Bildiğiniz gibi sıfatların bir sırası vardır ve bu sıra hep karıştırılır bunu yenebilmek için size öğrendiğim bir ipucunu yolluyorum.
The Tip: Formül = OASCOM + Noun Opinion (herkese göre değişen kavramlar "Beautiful" gibi) Size(boyut "big" gibi)Age (Yaş "old, fifteen" gibi) Shape (şekil "square")Colour (renk)Origin (nereden geldiği "Italian")Material (neden yapıldığı "Wooden")Buna göre sıralama örneği;It's a "nice old square white Italian wooden" table

* İPUCU 12 *
The Problem: Neden hospital, school gibi kelimelerin başına bazen "the" geliyor,bazen gelmiyor?
The Tip: Çünkü bu gibi kelimelerde the şu anlamda kullanılıyor:"I am going to THE hospital" dediğimiz zaman hastaneye tedavi olmak için değil,asıl amacın dışında gidiyorum(örneğin bir hastayı ziyarete) anlamında kullanmış oluruz.Veya;"I'm going to THE school" dediğimizde de okula asıl amaç dışında gittiğimiz (örneğin ders yapmak için değil,öğretmenle görüşmek için)anlaşılıyor. Bu yüzden bu kelimeleri kullanırken cümlemizin anlamına göre the'yı kullanmalı ya da kullanmamalıyız.


* İPUCU 13 *

The Problem: "niece" & "nephew " arasındaki fark.
The Tip: İkisi de yeğen anlamına geliyor ama biri kızlar diğeri ise erkekler için kullanılıyor. Ve işte ipucu kız yeğenler daha sevimli olduklarından onlara "nice" sıfatını yakıştırabiliriz. yani:kız yeğen: nieceerkek yeğen: nephewbu arada "nice" sevimli anlamına geliyor....

* İPUCU 14 *
The Problem: cinayet,intihar,soykırım arasındaki benzerlik ve farkı bilen var mı?
The Tip: cinayet: homiCIDE, intihar: suiCIDE, soykırım: genoCIDE. Hepsininde sonu CIDE yani "kill = öldürmek" fiili ile bitiyor.yani hepsinde ölüm anlamı var.intihar "S"ile başlıyor yani "S" ile kendini öldürürsün. genocide "G" ile başlıyor yani "G"enelde herkes topluca ölür.

* İPUCU 15 *
The Problem: simple present tense de doesn't ın --------s takısını alması tekil öznelerde
The Tip: kişiler tek başına kaldıkları zaman tekil durumda başlarına herşey gelebilir .mesela KAPTIKAÇTI ...DOESN'T GELİR VE -S TAKISINI KAPAR GİDER BU DA OLUMSUZ BİR DURUMDUR

* İPUCU 16 *
The Problem: QUIET ve QUITE arasındaki benzerlik ve anlamını tahmin...?
The Tip: qUIEt kelimesinde 3 sesli harf yanyana geliyor (U-I-E). Kolay hatırlamak için "yazılırken 3 sesli yanyana gelirse anlamı sessiz olur" diyerek hatırlayabiliriz... quite ise : tam, tamamen; bayağı, epey anlamındadır...

* İPUCU 17*
The Problem: 'AT' kullanımı
The Tip: İngilizler yemeklerde et (AT) kullanırlar... :))I had some cheese AT breakfast.Would you like to eat some chicken AT lunch.I never have coke AT dinner.




* İPUCU 18 *

The Problem: cancel ile postpone sözcükleri
The Tip: cancel iptal etmek anlamında call off da iptal etmek, postpone ertelemek put off da ertelemek, ikisinin baş harfine bakınca aynı olduğunu görebilirsiniz. Bu yüzden bu iki kelimeyi karıştırmamalısınız.

* İPUCU 19*
The Problem: retired kelimesinin kökeni
The Tip: retired : emekli Bu kelimenin kökeninin retire (geri çekilmek) yada return (geri dönmek) yada turn (dönmek) fiili ile tired (yorgun) kelimelerinin birleşiminden olduğunu düşünüyorum. retire-tired: retired

* İPUCU 20 *
The Problem: Pedicure : vertical ve horizantal hangisinin dikey ve hangisinin yatay olduğu karıştırırdım
The Tip: Vertical'ı okurken vör(dik)ıl dikeyin diki şeklinde düşünebilirsiniz böylece karışmaz.

* İPUCU 21 *
The Problem: Pedicure : Ayak bakımı, Pedestrian : Yaya, Pedal : Pedal, Ayaklık, Pedlar : Seyyar Satıcı
The Tip: Yukarıdaki kelimelerde ortak ön ek "PED" olup, ayak ile ilgili bir kelimedir. Dikkat edilirse, PED ön ek olunca AYAK ile ilgili türkçe karşılıklar ortaya çıkmaktadır.

* İPUCU 22 *
The Problem: Quiet ve quite kelimeleri karıştırılır.
The Tip: Sonu sessiz harfle biten quiet SESSİZ anlamına gelir.

* İPUCU 23 *
The Problem: İngilizce'de pull ve push sözcükleri sürekli karıştırılır. Bu sözcükleri karıştırmamak için şu ipucunu kullanabiliriz.
The Tip: Pull çekmek, push ise itmek anlamındadır. Pulling pushing, çekiyorum itiyorum cümlesini birkaç kez söyledikten sonra eminimki bu konudaki karmaşanız gidecektir.

* İPUCU 24 *
The Problem: get in - get on
The Tip: 'get on' toplu taşıtlara binmek için kullanılır. Ayakta durmakla ilgisi oldugunu sanmıyorum. 'get in' ise sahibi oldugunuz araçlara binmek için kullanılır. Bu da ingilizcedeki sahiplik duygusunun öneminden kaynaklanmaktadır.


* İPUCU 25 *

The Problem: "c" harfinin ne zaman "s" ne zaman "k" olarak kullanılacağı
The Tip: Eğer "c" harfinden sonra gelen harf kalın ünlüyse yani a-o-u ise "k" olarak (examples: can, car, cool, corn, curser, curl), eğer ince ünlüyse yani e-i ise "s" olarak (examples: censor, center, city, cinema) kullanılıyor.

* İPUCU 26 *
The Problem: Plurals - Çoğullar
The Tip: İngilizce'de çoğul yaparken ismin sonuna "-s", "-es" ve "-ies" getirilir. Fakat hangi isimde hangi çoğulu getireceğimizi karıştırabiliriz.
 Eğer isim "-y" harfi ile bitiyorsa ve "-y" harfinden önceki harf sessiz bir harf ise, "-y" harfi düşer ve ismin sonuna "-ies" gelir: baby -----> babies lorry -----> lorries
 Eğer isim "s", "sh(ş)", "ch(ç)" sesleriyle bitiyorsa, ismin sonuna "-es" gelir. glass -----> glasses match----->matches Diğer isimlerin sonuna da "s" gelir

* İPUCU 27 *
The Problem: Kendisinden önce virgül gelen bağlaçları kolay yoldan nasıl ezberleyebiliriz?
The Tip: Örneğin yukardan aşagı FUN BOYS yazdığımız zaman F:for- U:until- N:nor- B:but O:or- Y:yet- S:so baş harfleri bu bağlaçları temsiz eder.Bu yazdıklarım cümle bağlaçlarıdır.Kendilerinden sonra cümle gelmelidir. NOT:tek istisna untilden sonra virgül gelmez anlam bütünlüğü kazansın diye yazdım.

* İPUCU 28 *
The Problem: "Wish Clause" cümleleri
The Tip: 1. Şimdiki zamanda olan, olmasını istedğimiz bir olayı anlatmak için: I wish I were a rich man. (In fact, I am not rich). 1.Tekil şahıs zamirlerinden sonra gelecek yardımcı fiil olarak "were" kullanılır. Konuşma dilinde "was" kullanılmaktadır. (Şimdiki zaman ile ilgili bir dileğimizi anlatırken fiilin "PAST-VERB-II" halini kullanırız.) 2. Geçmiş zamanda olan/olmayan bir durum hakkında aksi şekilde bir şey olması dileğimizi anlatmak için: I wish I had gone to Istanbul yesterday. (I did not go to Istanbul yesterday). (Geçmiş zaman ile ilgili bir dileğimizi anlatırken "PAST PERFECT-HAD+VERBIII" halini kullanırız.

* İPUCU 29 *

The Problem: s- ve sh- ile başlayan kelimelerin telaffuzu
The Tip: s- ile başlayan kelimelerin okunuşları ,yine s-ile oluyor. Örneğin, sun, school gbi. sh- ile başlayan bütün kelimelerin okunuşları ş ile başlıyor. örnek: should kelimesinin okunuşu "şud" şeklinde. Bu kurala uymayan bir kelime ise sure: suur değil şuur diye okunur.

* İPUCU 30*
The Problem: Simple Present Tense ile Present Continuous Tense'te fiillere hangisinde -(e)s hangisinde -ing geleceği konusunda tereddüte düşerseniz size güzel bir ipucum var.

The Tip: Simple PrESent Tense, ortadaki (e)s'e dikkat edin. Yani he, she, it öznelerinde olumlu cümlelerde fiile -s veya -es ekleyin.Present ContINuous Tense, ortadaki IN'e G ekleyin. Yani bu zamandan öznelerden sonra am, is, are getirdikten sonra fiile ING ekleyin. Umarım işinize yarar.


* İPUCU 31 *
The Problem: "C" harfinin nerede "K" nerede "S" olarak okunacağını nasıl anlarız?
The Tip: Çözümü basit; eğer "C" harfinden sonra gelen ilk harf kalın bir ünlüyse (a,o,u) "K" şeklinde okunur, ince bir ünlüyse (e ve i) "S" şeklinde okunur. Bu kuralı "CalCium" kelimesinden aklımızda tutabiliriz.

* İPUCU 32 *

The Problem: Skirt - shirt ve true - false kelimeleri karıştırılır.
The Tip: SKirT :eTeK demektir, etek kelimesinin sessiz harfleri ingilizcesinde vardır, shirt ise gömlek anlamındadır. Yazın giydiğimiz T-shirt'ten aklımızda kalabilir. Benzer durum true ve false kelimeleri için de geçerlidir. trUe :doğrU ve fAlse :yAnlış anlamındadır. U ve A harfleri hatırlamamıza yardımcı olur.

* İPUCU 33 *
The Problem: Sea-bass ile sea bream kelimelerini karıştırıp en çok birlikte anılan balık türü oldukları için hangisinin levrek hangisinin çipura olduğunu ayırt edemezdim. Ama çözümü buldum.
The Tip: Levrek uzun gövdeli balık olduğu için sea-bass yani deniz otobüsü manasında algılayıp karmaşayı çözüyorum.

* İPUCU 34 *
The Problem: Yazılışında olan ama telaffuz edilmeyen harfler nelerdir? Nasıl akılda tutulabilir? The Tip: KaHWe kelimesinin sessiz harflerini ele alalım:K harfi n harfinin önünde okunmaz. knife (nayf), know (now) gibi.H harfi o harfinin önünde okunmaz. honour (anır), hour (awır) gibi.W harfi r harfinin önünde okunmaz. write (rayt), wrong (rong), wrist (rist) gibi.Kısaca, bu üç harf bu durumlarda okunmaz ve bu harfleri unutmamak için KaHWe sözcüğünde toplayabiliriz. Sevgi ve saygılar

* İPUCU 35 *
The Problem: Şu iki kelimenin anlamı bazen karıştırılır:Different: Farklı Difficult: Zor
The Tip: Different: Hem ingilizce ve hemde türkçe yazılışındaki "r" harfi kullanımı ile ayırt edilebilir.

* İPUCU 36 *
The Problem: Ben ayları ezberlemeye çalışırken, sonbahar aylarını sürekli karıştırırdım ama çözümünü de kendim buldum :)
The Tip: Arkadaslar SONbahar aylarini sirasiyla S.eptember/O.ctober/N.ovember olarak sıralarsak SONbahar aylari sırasıyla çıkıyo:)) bakiniz bas harflere.....gayet pratik ve akilda kalici değil mi... Kendim de şaşırdım bunu bulduğuma. :))

* İPUCU 37 *
The Problem: dessert kelimesi iki farkli anlama sahiptir: çöl ve tatlı ve yazılışları aynı olduğu halde okunuşları farklıdır. İşte böyle oldugu için okunuşunu çoğu insan karıştırır çoğu zaman yoksa bu söylediğim tatlı mıydı, çöl müydü diye düşünürdüm.
The Tip: Kelimeyi telaffuz ederken soyle dusunmenizi tavsiye ederim tatli manasina gelenin telaffuzu 'dizört' seklindedir yani tatlı yerken dizini ört seklinde dusunebilirsiniz ben öyle düşünmeye başladığımdan beri hangisi tatlı hangisi çöl karıştırmaz oldum. Deneyin hak vereceksiniz tatlı yerken dizinizi örtmeyi unutmayin. :)

* İPUCU 38 *
The Problem: 'very' (çok) kelimesinin ne zaman kullanılacağını karıştırıp fiillerden vb. şeylerden önce getirirdim but not anymore :)
The Tip: very SADECE ve SADECE adverb (zarf) ve adjective (sıfat) 'dan önce gelir. For İnstance: Very nice and Very shortly. Böyle bir kullanım olmaz zaten:VERY RUN
  
Hazırlayan arkadaşa teşekkür ederiz..

8.02.2008

KARLA ÖRTÜLÜ KÖPRÜLER ÜSTÜNE BİR DÜŞ

Dalmış gitmişiz kar artalı
Bembeyaz oldu kolun
Bembeyaz oldu kolum
Karla örtülü köprüler gibi onlar
Aramızda.
Ama karla örtülü köprüler donmuş
Buradaysa yaşıyor sıcacık
Kolun sıcacık karın altında ve
Kolumun üstünde yumuşacık.
Kar yağıyor kar
Sesiz köprüler üstüne
Kimsenin bilmediği köprüler üstüne.

6.02.2008

Bilgisayarımızı Nasıl Korumalıyız?

Her internet kullanıcısı birçok saldırıya maruz kalabilir.Bunlardan korunmamız için gelebilecek saldırıları ve bunu yapan kişileri tanımalıyız.(Bu benim fikrim)

Ben de nette bu konuda araştımalar yapıyorum. Malum bu konularda çoğu kişi gibi benim de bilmediğim çok şey var.

Bilgisayarımda iyi bir antüvirüs programı var benim bilgayarıma birşey olmaz diye düşünmeyelim. Çünkü antivirüs programımız ne kadar güncel olursa olsun çok yeni bir virüsü tanımaz. Bir zararlı yazılımı antivirüslerin tanıması için antivirüslerin kara listesinde olması gerekir.

Bir sitede "net kullanıcılarının çoğunun scan/scannerdan haberlerinin olmadığını yazıyor. Scan/scanner yöntemini kullanarak bilgisayarın hangi portlarının açık veya kapalı olduğunu öğrenemek mümkünmüş. Eğer bilgisayarımızda açık portlar varsa ve bu portlardan bilgisayarımıza ulaşılabiliyorsa kötü niyetli bir kişi bilgisayarmız üzerinde istediği herşeyi yapabilir. "

Peki Port nedir? Açık portlar olup olmadığını nasıl anlarız?
Bilgisayarlar port denilen kapılar sayesinde dışarı (internet) ile gerekli bilgi alışverişini yaparlar. Portlar bir evin kapısı gibidir' i kullanmış www.tizby.com.
( ben söyleyenin yalancısıyım yani ) Firewaller bu portlardan giriş çıkışı kontrol eden yazılımlardır. Yani hem dışardan gelen saldırılara karşı bilgisayarımızı korurken aynı zamanda bilgisayarımızın içine yerleşmiş bir zararlı yazılımız (virüs, trojan, vs. )dışarı ile bağlantısını keser.
Trojanlar bilgisayarımızdaki bilgileri sahibine iletir. Bunu yaparken kendine ait bir kapı açar ve bu port sayesinde bilgilerimizi karşı tarafa ulaştırır. Fakat güvenlik duvarı yani firewall kullanıyorsak bilgisayarımızda zararlı bir yazılım olsa bile bilgilerimizi karşı tarafa iletmek için bilgisayarın portlarını kullanmak istediği zaman güvenlik duvarı devreye girecek ve bizim izin verip vermeyeceğimizi sorar. Allow dediğimiz takdirde bu programa izin verir. Deny dediğimizde ise programın internete bağlanmasına engel olur. Yani edinmiş olduğu bilgileri sahibine ulaştıramaz.

Bu konuda öğrendiğim şeyleri sizlerle paylaşmak istedim. Yeri geldikçe bu bilgileri paylaşmaya devam edeceğiz.Sanal alemde güvenliğimizi sağlamanın yollarını öğrenme konusunda sizin de fikirlerinizi,önerilerinizi bekliyorum.




Unutmadan söyleyeyim Firewall programlarından ben zone alarmı kullanıyorum. Zonealarmı buradan indirebilirsiniz.
Bilgisayarınızı online taramak için de buraya tıklayabilirsiniz.
Kullandığım virüs programıda nod32 ve memnunum bu programdan.


 Tatilinde sonuna yaklaştık. Son bir hafta iyi değerlendirelim. iyi dinlenelim.:)




AMAN DİKKAT !!!!

AMAN DİKKAT !!!!

MiCROSOFT VE NORTON SON DERECE TEHLiKELi BiR
ViRÜS KEŞFETTiLER . ŞiMDiLiK ONU ZARARSIZ
HALE GETiREBiLECEK BiR
PROGRAM YOK. BU ViRUS 'MATRiX 'E HOS GELDiNiZ'
ADI ALTINDA BiR PPS iLE GELiYOR . AÇTIĞINIZ TAKDiRDE , 10 SANiYELiK BiR CiZGi FiLMDEN SONRA 'HARD DiSKiNiZ BiTTi' DiYE BiR YAZI ÇIKIYOR VE ARTIK COK GEC !.....
HARD DiSKiNiZ ÇÖKTÜGÜ GiBi ,
ADRES DEFTERiNiZ DE YOLLAYANIN ELiNE
GEÇiYOR , VE SiZiN iSMiNiZLE VİRUS YAYILMAYA DEVAM EDiYOR .
  
BU ViRUSÜN ADI : NWiN 27
VE FRANSIZ BiR HACKER TARAFINDAN
YAZILDI AMAN DİKKAT!!!!!,
matrixe hoş geldiniz yazan
maili açmayın!!!!!!!!!!

2.02.2008

Una Furtiva Lagrima(A Furtive Tear) Bir Damla Gözyaşı

Gaetano donizetti'nin l'elisir d'amore (Aşk İksiri operasının en sevilen tenor aryası) operasında nemorino tarafından 2. perde 2. sahnede söylenen muhteşem bir aryadır. Her gün mutlaka dinlediğim bu aryayı değişik tenorlardan dinledim ama Pavarotti'nin yorumunun onun performansının üstüne yok diyebilirm.








nemorino fakir fukara bir oğlandır, ama zengin ve kendisiyle ilgilenmeyen bir kıza sevdalanmıştır. çaresizlik içinde bir "aşk iksiri" alır, ama aldığı şey ucuz kırmızı şaraptan başka bir şey çıkmaz. nemorino acınası bir şekilde yine de bunun işe yarayacağına inanmaktadır. işte birden zengin kızın ağladığını gördüğünde onun kendine aşık olduğuna, bu yüzden ağladığına inanır. çok güzeldir, çok:

una furtiva lagrima
negli occhi suoi spunto:
quelle festosee giovani
invidiar sembro.
che piu cercando io vo?
m'ama, lo vedo.
un solo instante i palpiti
del suo bel cor sentir!
i miei sospir, confondere
per poco a' suoi sospir!
cielo, si puo morir!
di piu non chiedo.

hemen hemen şöyle bir şey demeye getiriyor nemorino: kaçak bir gözyaşı onun gözlerinden çıktı, sanki şu neşeli gençleri kıskanır gibi. daha fazla ne isteyebilirim ki? beni seviyor, görüyorum bunu. kalbimin bu kadar yakınındaki kalbinin çarpıntılarını bir an bile olsa duymak! kendi nefes alışımı nerdeyse onun nefesiyle karıştırmak! tanrım, işte şimdi ölünür! daha fazlasını isteyemem.

1.02.2008

Şevval Sam-Giden Gitti-


ŞevvalSam'in İstanbul'sSecrets(2007) albümünden benim en beğendiğim 
şarkı.    Bakalım siz beğenecek misiniz.Yorumlarınızı bekliyorum. 
Şarkı için
TIKLAYIN.



giden gitti, kalan kaldı,
aşk içimde yarım kaldı.
samanlık seyran oldu,
gidenin ardında hüzün kaldı.


elimi verdim kolum kaldı da
ben zavallıyı bi hal aldı.
seni o ilk gördüğüm anda
yanaklarımı bi har aldı.


dağlarında çağlayan,
suları gibi oturup ağlayan,
yaseminlere aşkı anlatan,
alazalik dervişim şimdi.


bir anda ellerine yandığım,
beni hiç bırakmaz sandığım,
sözlerine niye kandığım ah
alazalik dervişim şimdi.


şimdi ben neyleyim,
yine bıraktığın yerdeyim,
sorgu suali bitmeyen ah
alazalik dervişim şimdi.


yıllarıma yazdığım,
seni bir ömre yaydığım,
ah o gülüşüne kandığım da
alazalik dervişim şimdi.


sevdiğimi aldı yollar,
teninin kokusu bana yadigar,
halim oldu tarumar ah
alazalik dervişim şimdi.


beklemekten öldüğüm,
çile yollarında döndüğüm,
aşkı bende kördüğüm ah
alazalik dervişim şimdi.






Uçan Adam






Şubat ayında 'Uçan Adam' adlı oyunla Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Afife Jale Sahnesi' nde izleyiciyle buluşacak. Oyunun konusu hakkında da biraz bilgi verelim.

Senfoni Ülkesinin Kraliçesi ile Gümbürtü Ülkesinin kralı her şeyin sahibi olmak için birbirleriyle yarışır. Bu yüzden ara sıra savaş bile çıkarırlar. Ülkelerine gelen bir adam, uçarak yaptığı olağanüstü bir gösteriyle gökyüzünü karartır ve isterlerse gökyüzündeki yıldızları onlara getirebileceğini söyler. İnsanlar artık bu adamın istediği her şeyi yapmak zorundadır...
Güneşin ışığı gibidir aklın ışığı
Çözer bütün karışıklığı
Karanlığın ne varsa bizden sakladığı
Gün gibi ortaya çıkarır aklın ışığı

YAZAN - YÖNETEN
Dersu Yavuz Altun

IŞIK - SES TASARIMI
Özgür Öksüz

OYNAYANLAR
Neylan Özgüle
Öze Solak
Erdem Üstün
Çağlar Tüfekçi








Sinüzit


SİNÜZİT TEDAVİSİ
Sinüslerin iltihabı anlamına gelen Sinüzit Türkiyede her yıl yaklaşık 15 milyon insanı etkileyen yaygın bir sağlık problemidir. Romatizma ve yüksek tansiyondan daha fazla görülmekle birlikte, Şeker hastalığından ve kalp yetmezliğinden daha fazla hayat kalitesini bozmaktadır. O kadar ki; yaşam kalitesini fiziksel ve fonksiyonel açıdan bozmakla kalmaz, psikolojik olarak ta hastaları etkileyen ciddi bir hastalık olarak karşımıza çıkar.

SİNÜZİT HAKKINDA GERÇEKLER;

-Her yıl erkeklerin % 16 sını,bayanların %21 ini etkiler.

-Sinüzite bağlı ciddi iş gücü kaybı olmaktadır; Amerikada yapılan bir araştırmada sinüzitin yıllık 73 milyon $ dan fazla iş gücü kaybı ortaya çıkardığı tespit edilmiştir.

-Kronik sinüziti olan hastalar, bu hastalığı olmayanlara göre en az iki kere daha fazla doktora gitmektedir ve en az beş kez daha fazla ilaç tedavisi almaktadır.
http://www.sinus-cerrahisi.com/sinuzit_balonsinoplasti.html
http://www.bilarmed.com/Acclarent/DoktorBul2.aspx



Benim gibi sinüzitten çekenlere kısa bilgi vermek istedim. Sinüzit tedavisinde yeni yollar var. Kansız, kesmeden biçmeden de olsa insan yüreği yine de dayanamıyor. Benim gibi korkanlar vardır heralde ... Ailem tarafından 2 defa ameliyat için randevu alınmsına rağmen ben olmamayı başardım . Hatta doktorum (aile dostumuz) evde ya da ona ziyarette gittiğimde beni bayıltıp kısa süren operasyona götürmeyi bile düşünmedi değil .
Bu korkumu yenmem gerekiyor ama bakalım korkumu yenebilecek miyim?
Ne zaman yenecem ???
Of of of :)
Tatil tatil nerden çıktı bu sinüzit diyebilirsiniz? Sinüzitim aştığımdan filan da değil :) Benim sinüzit aile meselesi olduartık .Her sinüzit ameliyatı geçiren birini duyduklarında ya da bizim doktoru gördüklerinde bu konu açılır :(((  Yani bu konunun popülaritesi bizim evde çok yüksek:)
Bir daha of of of ve son kez of of of :)))))
Tatil tatil sizi de sinüzitle sıktım. Sıktıysam affola filan demeyecem. Boşuna beklemeyin. Her insanoğlunda biraz bencillik var. Bana söylendi ben de size söyleniyorum :))))
Eyiiiiiiii günler herkese, Sağlıklı mutlu huzurlu kafanızın şişmediği günler diyorum .(diliyorum demek istiyorum) Esenlikle kalın :)
Bütün laçkalaşmış lafları sıralamak isterdim ama acıktım yemek yemeye gidiyorum :)