Yazmak neden yalnızca yıkım getirdi?Kalbimizi açtığımız için mi? Ve o kurşunkalemle yazılmış mektup beni neden bir yara gibi acıtıp duruyor: "Söylüyorum gözünde bir saadet ışığı gördüğüm zaman insanoğlunda...Ömrümce arkadaşım kalacaksın. " Burdan gerisi belli değil.
Hiçbirşey belli değildi zaten. Belli değildi. Sevmekle başlayan her şey sonunda acıya dönüşecek,sonunda kirli,savruk,paramparça,eriyip dağılmış,öylece artık
bir daha onarılmamak üzere bırakıp gittiğimiz o kadar çok sevgi, o kadar çok aşk, arkadaşlık...
Yine uğultuyla esiyor rüzgar, yine akşamüzeri,yine rüzgardan da kötü sessizlik çığlığı. Ben bir başıma bu satırları yazıyorum; yarın da !
Bilmediğim ve artık arama gücünü yitirdiğim bir insan için . Bildiğim bütün insanlar için. Senin için işte,yalnız ve yine senin için.
Ben yine ayağı yanık kedi gibi...yalnızlık gibi...insanlar arasında bir soytarı...-gidiyorum. Dönmeyeceksin. Beni yazmaya iten başka neydi? Seninle konuşamadıklarımız...yüzlerce kez konuşup da hep ıssızlığa sürüklediğimiz her şey...bunlardı , sen de okurdun-bunları da okuyacak mısın?
Ama durduramadığım bir şey var. Elimde değil. Benden ok gibi fırlayıp yazdığım her şeye sindi. Senin için mi? Bana bitmez gibi geliyordu. Kendi ayrılıklarımız hep seninle son bulmuştu. Öyle zamanlar olmuştu ki, sığınabildiğim tek kirlenmemişlik buydu: yazmak! Bunu kimse elimden almamalıydı.
Bundan sonra ayrı, apayrı, her gece kendi kendime söz vererek;artık bir daha aramam, kimseyi ,hiç kimseyi aramam. Bir intihar gibi düşünmüştüm;öyle de oldu. Yazdığım herşeyden tiksindim sonunda. Hala orada, o büyük,uçsuz bucaksız denizin önünde mi duruyorsun? Evinin penceresinden uçakların ışıkları geçiyor mu?
Başka bir yarında, gerçekten "yarın"diyebileceğimiz o günde başka bir hayatta onarabilir miydik? Yıkık saraylardan, bakımsız,korulardan, çay içilen lüks mekanlardan geçip giderken şu soğuk sonbahar günü,deniz kıyısında,başka hiçbir şey özlemeyere,azıcık kararmış akşamda
bundan sonrasını-ne korkunç:bundan sonrasını...-bildiler de böyle mi korkardı nazilerden? Artık kimse yok. Hiçkimse beni beklemiyor. Dün gece gördüğüm rüya,ötekilerden de müthişti:Annemin mezarını kazıyordum, onu toprak altında,ürkünç toprak altında canlı bulacağıma inandığmdan.
Bütün bu zehirleri içmek için sebep neydi? Birkaç kırık dökük sözle ayrılabilceğimizi, ben asla düşünmemiştim. Ama belki de hep böyle oldu.
Alt'ı çizilmiş satırlar, ne zaman, nerede,niçin,alt'ı çizilmiş satırlar. Ben çizmişim.Yeşil mürekkeple ;mürekkep solmuş.
"ÖMRÜMCE ARKADAŞIM KALACAKSIN"
"BUNU ANLATMAYA SANA GELDİM . NE DERSİN?
"BUNU ANLATMAYA SANA GELDİM . NE DERSİN?
Elimde olan kitaptan beğendiğim bir bölümü sizin de okumanızı istedim. Gerçi bu kitapta size yazacağım daha çok şey var . O kadar güzel dile getirmiş ki düşünce ve duyarlılığı Selim İleri.Hayran kalmamak elde değil. Elden bırakılmayacak bir kitap.SELİM İLERİ -DÜŞÜNCE VE DUYARLILIK-
Not: Bundan sonra okudğum kitaplardan beğendiğim bölümleri sizlerle paylaşmaya devam edecem.
Not: Bundan sonra okudğum kitaplardan beğendiğim bölümleri sizlerle paylaşmaya devam edecem.
0 yorum:
Yorum Gönder