Milano'da Viale Maino'da 17 numaralı apartman... Leyla Gencer'in 40 yılı aşkın süredir yaşadığı apartman... Önü çiçeklerle dolu... Avluyu geçerken başımı kaldırıp balkona bakıyorum. O balkondan bin kez bana el salladı. Karşılarken, yolcu ederken... Bu kez, biz onu yolcu edeceğiz, son yolculuğuna...
Apartman dairesinden içeri giriyorum... İçeride herkes fısıltıyla konuşuyor. Sabahın erken saatleri ama şimdiden ziyaretçiler dolu... Gençler, öğrencileri, daha yaşlılar, çok yaşlılar (hayranları, müzisyenler.) Aile yakınları, İstanbul Kültür Sanat Vakfı Müdürü Görgün Taner, Ank. Devlet Opera Balesi Genel Md. Rengim Gökberk, İst Dev. Opera Balesi Müdürü Suat Arıkan, ilk gözüme çarpanlar...Leyla Hanım yatak odasında sanki uyuyor. Çevresi o çok sevdiği beyaz çiçeklerle dolu. Orkideler, leylajklar, zambaklar, en çok da güller, beyaz güller... Yüzü açık. Dileyen yanına gidip onunla vedalaşıyor... Yattığı yerde o beyaz çiçekler arasında sanki Alceste rolüne hazırlanmış gibi... Hani o oynadığı vakit, yalnız dinleyicileri değil, orkestrayı ve sahne arkadaşlarını da gözyaşlarına boğan Alceste...
Milano'daki İslami Cemaatin temsilcisi ve imamı Sayın Kemal Gül geliyor. Leyla Hanım üzeri örtülüyor. Kemal Hoca çok anlamlı ve kısacık bir konuşma yapıyor ve duasını ediyor. İtalyanlar, Türkler orada kim varsa kimi ellerini göğe açarak, kimi haç çıkararak amin diyor...
Dakikalar ilerliyor. Leyla Gencer'le son vedalaşmalar... (Belki ayrıntılarını bir başka gün anlatırım sizlere) Tabutuna kondu. Tabutun kapağı yerleştirildi. Tabut Görünmüyor çünkü üzeri bembeyaz güllerle kaplı. Önde cenaze arabası arkada öteki arabalar, La Scala'nın hemen yakınındaki San Bibila kilisesine geldik. Burası hem bir kilise hem de en önemli törenler için kullanılan, Milano kentinin simgelerinden biri olan görkemli bir mekan. Kilisenin önü, beklemediğim denli kalabalık. Demek içeri girmeden herkes dışarıda bekliyor diye geçirirken içimden yanıldığımı görüyorum. İçerisi çoktan dolmuş. dışarıdaki kalabalık içeri giremeyenler... La Scala'nın Genel Sanat Yönetmeni Lissner, yılların sopranosu, rol arakaşı Mirella Freni ve daha sayısız sanatçı kapıda sarılıyorlar tabuta...
Kilise'de Heandel'in bir ağıtı karşıladı Leyla Gencer'i... Orgun başında La Scala'nın Amerikalı piyanisti James Vaughan. "Norma Operası"ndan "Casta Diva" aryasının melodisi yükseldiğinde , artık kimse gözyaşlarını tutamıyordu. (Leyla Gencer'in unutulmaz rollerinden biri daha) Bakireler Tanrıcası Norma ateşe atarak ölümü seçmişti. Milanolular Sevgili divalarına "sen bizim tanrıçamızsın" diyerek veda ediyordu...
İtalyanca konuşmalar yapılıyor. Sonra, bu kez plaktan La Scala Operası'nın eski bir kaydını dinliyoruz :Verdi'nin "La Forsa Del Destino " (Kaderin Gücü) operasından "La Vergine deli Angeli" aryası... Yine unutulmaz rollerinden biri ve yaşamının son günlerinde Leyla Gencer'in dinlediği tek plak, tek arya...
Bütün bu kalabalık nereden çıktı diye bakıyorum. Franca Cella yanıbaşımda fısıldıyor: "Hayranları, ama en çok meslektaşları" diyor. Sonra ekliyor:" En çok öğrencileri "... Tek tük Türkçe duyuyorum: "Biz burada yaşayan sıradan Türkleriz " diyenler sıkça... Milano başkonsolumuz Nihal Çevik, her şeyin yolunda gitmesi için didinip duruyor. Gerçekten de aksayan tek nota yok. Tam Leyla Hanımın istediği gibi, her şey mükemmel. Mizansen kusursuz...
Törenin sonunda herkes çiçeklerle örtülü tabutun önünden geçiyor, saygı duruşunda bulunuyor ve kilise boşalıyor . Önümden bir duygu seli akıyor...
Cenaze arabasındayım. Krematoryuma gidiyoruz. Vasiyet etmişti. Yakılmak istemişti. Burada yetkilerle onu teslim etmeden önce uçsuz bucaksız yeşilliğin bir yerinde yine Kemal Hoca'nın yol göstericiliğinde cenaze namazı kılınıyor... İşte bu kadar...
Onu orada bıraktık. Külleri Türkiye'ye gelecek. Cuma günü onu Boğaz'ın sularına uğurlayacağız...
Cumhuriyet- 13 Mayıs 2008
0 yorum:
Yorum Gönder