30.07.2007
Edith Piaf
Bir kuşak için hâlâ Avrupa demek, Fransız demek, Edith Piaf demek. Piaf, yani buğulu bir ses, romansın unutulmaz şantözü. Ufak tefek olmasına rağmen fransız müziğine ve dolaylı olarak müziğe etki eden, sesinde garip bir şeyler olduğundan şüphenilen bir kadın. Gariptir ki kaldırım serçesi deniyor.
Kim bilir kaç kişi Edith Piaf'ın seslendirdiği eserlerle hüznün kollarına attı kendini, kim bilir kaç dudaktan fısıldanarak tekrarlandı romansları Piaf'ın. Söylediği her şarkıda farklı bir tat ve bu tatta da bambaşka anlamlar vardı.
Sanıldığının aksine pek de romantik geçmeyen bir hayat serüveni var Edith Piaf'ın. 1915'te Paris'te dünyaya geliyor. Gerçek ismi Edith Giovanna Gassion. Pek nezih olmayan mekânlarda şarkılar söyleyen bir şarkıcının (Anita Maillard ki yaşı henüz o zamanlar on yediydi) ve kontorsiyonist* bir babanın (Louis Gassion) kızı olarak dünyaya gözlerini açıyor. Fakat kısa bir süre sonra annesi Maillard, kızını iş bahanesiyle büyük annesine bırakıp terk ediyor şehri. İstanbul'a gelip gazinolarda şarkı söylüyor ve hayat kadınlığı yapıyor.
Açlıktan ölecek kadar kötü bir durumun sınırlarında büyüyen Edith'i babası 2 sene sonra, 1917'de Normandiya'ya Fransız ordusuna katılarak gidince küçük Edith bir genelev işleten büyükannesinin yanına bırakıyor. Fakat işler bu kadarla düzelmiyor. Henüz 4 yaşındayken menenjit hastalığına yakalanan bu küçük kız kör oluyor Giovanna. Takdir-i ilâhi ki, 2 sene sonra Edith'in âmâlığı kendiliğinden geçiyor. Ama kendini kör eden bu menenjit hastalığı, hayatı boyunca yakasına yapışan talihsizlikler gibi yakasını bırakmamış, kızını bu hastalık yüzünden kaybetmiştir.
Ciotti Sirki'yle 7 yaşındayken ilk turnesine çıkıyor. Bu turnenin getirisi olarak da 10 yaşından itibaren sokaklarda şarkılar söylemeye başlıyor. Paris'te sokak sanatçısı olarak yaşamaya çalışırken, ki henüz yaşı 15'tir, kabare sahibi Louis Leplée ile karşılaşıyor ve onun kabaresinde şarkılar söylemeye başlıyor.
Çalıştığı kabarenin sahibi Leplée, Edith Giovanna'nın ismini değiştirerek "La Môme Piaf" yapıyor. Özel hayatındaki kaoslar, skandal evlilikleri, hastalık ve bağımlılıkları, başından geçen İkinci Dünya Savaşı macerası ve diğer talihsizlikler, Edith Piaf için hayli kompleks bir yaşam serüveni ve hayat tecrübesi olarak geri dönüyor. Sanki bunu onaylarcasına, Minik Serçe'nin cenazesine tam 40.000 kişi iştirak ediyor. Hayatını "hayatım" diye bir eserde toplamış, bir otobiyografiye imza atmıştır. uyuştucu kullanır, sinir krizleri geçirir, aşık olur; hüsran yaşar. Tüm şarkılarında acıyı sonuna dek hissettirmiştir. Zaten onu oluşturan şey, muhtemelen bunca acıyı çekmesiydi. 1963 yılında öldüğünde Fransa'nın en çok sevilen aşk sanatçısı, her şeyden öte fransanın bir ikonu haline dönüşmüştür.
II. dünya savaşında da onun şarkıları eşliğinde şehirlere girilmiştir.
İlk olarak La Garçonne (1936) filmiyle de sinema dünyasında yer alan Edith Piaf, toplam 10 tane filmde de rol almış. Tabii sadece filmlerde başrol değil, aynı zamanda ölümünden sonraki filmlerde "tema" olarak da anılmış.
(alıntıdır.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder