Pages

27.04.2007

HARRY POTTER VEYA MÜZİĞİN ANKA KUŞU

HARRY POTTER VEYA
MÜZİĞİN ANKA KUSU

Birkaç yıldır gençlerin merakla okuduğu bir Harry Potter dizisi var. Dizinin ikinci kitabı olan Harry Potter Ve Sırlar Odası'nın kapağında bir Anka kuşu resmi vardır.

Bu kuş romanda da anlatıldığı gibi Harry'yi zor anlarından birinde kurtarır, yaralanmış olan Harry'yi gözyaşlarıyla iyileştirir. Harry'nin bu Anka kuşuyla ilk karşılaşması büyü okulunun müdürü Profesör Dumbledore'nin odasında olur. Harry, Dumbledore'un odasına girdiği zaman "kapının arkasındaki altın tünekte, yarısı yolunmuş bir hindiye benzeyen, tiridi çıkış bir kuş duruyordu". Kuş hasta görünüyordu, kuş birden alev aldı ve yanmağa başladı. Ateş topu halini alan kuş bir saniye sonra yerde dumanları tüten bir kül yığını olmuştu. Şaşkınlıkla bakan Harry'e Dumbledore "Fawkes, bir Anka kuşudur, Harry. Ankalar ölme vakti gelince alev alırlar, sonra da küllerinden yeniden doğarlar. Gözünü üstünden ayırma" der.
Resim 1. Harry Potter ve Sırlar Odası Kitabının Orjinalinin Kapağı
Harry hızla geri dönünce minicik, buruş buruş, yeni doğmuş çirkin bir kuşun kafasını küllerden uzattığını görür. Dumbledore masasının arkasından: "Onu bir Yanma Günü'nde görmen ne yazık, Genellikle çok yakışıklıdır. Harikulâde kırmızı ve altın rengi tüyleri vardır. Çok ağır yükler taşıyabilirler, gözyaşlarının iyileştirici gücü vardır" der.(ROWLING, 2001:248-249) Gerçekten de Harry, romanın sonunda Tom Riddle ile olan mücadelesinde yaralanır, gelen Fawkes adındaki bu Anka kuşunun yardımıyla kurtulur ve onun gözyaşlarıyla iyileşir.

Resim 2. Anka kuşu - (Falname'den) Bu olay bana Türk Müzik Mitolojisinde yer alan müziğin icadı hakkındaki hikayelerden birini hatırlattı. Bu mitolojik hikayeye göre Hindistan'da dev bir Anka kuşu varmış. Bu kuşun adına "Kaknüs" derlermiş. Ormanın derinliklerinde yaşarmış. Gagasında yüz delik bulunurmuş. Hiç eşi yokmuş. Bir eş bulmak ümidiyle tatlı tatlı ötermiş. Gagasındaki bu deliklerden çıkardığı ötüşlerin/ nağmelerin etkisine gelen diğer küçük kuşları yiyerek beslenirmiş. Çok uzun yıllar yaşar, öleceği zaman ötmesi çoğalır, sonra birden alev alır ve kül olurmuş. Küllerden yeni bir yavru kaknüs kuşu doğarmış. Bu kuşu merak eden bir filozof, uzun arayışlar sonunda onu bir ormanda bulmuş ve günlerce onu izleyip nağmelerini dinleyerek müziği icat etmiş.

0 yorum: